4 Ocak 2008 Cuma

BUGÜN BİZE BİR HEDİYE

İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar. Adamlardan birinin her öğleden sonra bir saatliğine oturmasına izin veriliyordu ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı Diğer hasta ise hep sırt üstü yatmak zorundaydı. Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur, eşlerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine. Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu. Diğer hasta hep sonraki günü iple çekmeye başladı. Dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için. Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model botlarını yüzdürüyorlardı. Genç aşıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçekler arasında kol kola geziyorlardı. Ulu ağaçlar etrafı süslüyor, uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu. Pencere kenarındaki adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı. Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir şenlik alayını tarif etti. Diğer adam bando seslerini duymasa bile hayalinde canlandırabiliyordu pencere kenarındaki adamın tasviriyle. Günler ve haftalar böyle geçti.
Bir sabah banyo yaptırmak için su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniyle karşılaştı.Uykusunda huzur içinde ölmüştü. Hüzünlendi. Hastane görevlilerini cesedi dışarı çıkarmaları için çağırdı. Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olmayacağını sordu. Hemşire memnuniyetle istediğini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra onu yalnız bıraktı.Yavaşça duyduğu acıya aldırmadan bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu adam. Sonunda dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti...
Pencereden bakabilmek için yavaşça dönmeye zorladı kendisini. Pencere, boş bir duvara bakıyordu. Adam hemşireye vefat eden arkadaşının pencerenin dışında görünen harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin ne olabileceğini sordu. Hemşirenin cevabı ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi. “Sanırım seni cesaretlendirmek istedi.” dedi.
Epilog:
Diğer insanları mutlu etmek çok büyük mutluluk getirir. Kendi durumumuz ne olursa olsun paylaşılan dertler yarısı kadar üzüntü verir; paylaşılan mutluluklar ise iki katı kadar artar. Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız sahip olduğunuz ve paranın satın alamayacağı her şeyi sayın. Bu bize bir hediyedir.